Tuesday, October 6, 2015

Bozcaada - Yine gelelim!


Şehirden uzakta ve tatilde olduğumu daha iyi anladığım için ada tatillerini çok seviyorum. Bozcaada rum dokusu, üzüm bağları ve muhteşem denizi ile o kadar güzel karşılıyorki gelenleri daha dönmeden yine gelelim diye düşünmeye başlıyorsunuz.
                               Ara sokakları gezerken denk geldiğimiz şahane kabak lambacısı :) Atölye Kargabak


Konaklama olarak bookingde merkeze yakın onlarca alternatif var. Bizim kaldığımız otel Ela Tenedos 2013 yılında faaliyete girmiş. Merkeze 3-4 dakikalık yürüme mesafesinde, dekorasyonu şık, tertemiz ve terası / bazı odaları deniz manzaralı. Sabah kahvaltısı otelin terasında veriliyor, ev yapımı reçelleri (özellikle gelincik ve kabak reçeli) sabah sabah serotonin etkisi yaratıyor J Otelin hemen yukarısında arabanızı bırakabileceğiniz belediye otoparkı var. Yaz döneminde merkeze motorlu araç almıyorlar. Zaten adanın merkezi küçücük olduğu için araca gerek yok, yürüyerek tüm ara sokakları gezebilirsiniz. Adanın en bilinen otellerinden biri de Otel Kaikias. Otelin sahipleri Bozcaadalı mimar bir çift, önünde otele ait bir plaj var, kale manzarasına hakim, yeni açılan restoranı Insulares de iddialı ve denenesi.
                          Ela Tenedos otelin terastan ve odamızdan ada manzarası

Adanın denizi muhteşem, tertemiz. Deniz için en çok tercih edilen yer Ayazma plajı, kumu açık kahve tonunda ve yumuşacık, pırıl pırıl parlıyor. Deniz kıyısı boyunca belediyenin şezlong ve şemsiyeleri var, 2015 yaz sezonu için günlük 20 TL’ye kiralayıp kullanabilirsiniz. Plajın üst tarafında ve yan tarafında birkaç tane restorant var, bizim favori mekanımız Ayazmanın sonundaki Vahit’in Yeri oldu. Yemek ve içecek alternatifi bol; balık, et, tavuk, mantı, çiğ börek, zeytinyağlı mezeler, tatlılar, meyveler, içecekler her şey var.




Ayazma dışında bir diğer şahane deniz de Habbele koyu. Tesis olarak Mitos Beach var ancak plajı Ayazma kadar geniş olmadığı için özellikle haftasonları rezervasyonsuz giderseniz şezlong bulma ihtimali pek yok. Müzikler güzel, bohem bir ortam var J 2015 yaz sezonu için 2 kişi şezlong + şemsiye 36 TL.

Ayazma plajından hemen sonraki koy Sulubahçe ama burada şezlong vs olan bir tesis yok. Kendi kamp sandalyeniz, şemsiyeniz varsa günü geçirebileceğiniz sakin bir yer.

Deniz dönüşü en güzeli ise; akşam üstü sevgiliyle birlikte üzüm bağlarının arasından geçerken en sevdiğiniz şarkıyı bağıra çağıra birlikte söylemek J
 


Adanın en meşhur pastanesi Çiçek Pastanesi olsa da adanın meşhur ürünü olan sakızlı kurabiyeyi Veli Dede’de yemelisiniz. Hem sakızlısı hem tereyağlısı şahane!


Adaya özgü en meşhur yiyeceklerden biri de  Alishiro adıyla tanınan Ali Kader Erol’un ekmekleri. Özelliği taş değirmenlerde öğütülen Anadolu buğdaylarından yapılması ve ekşi maya ile yoğurulması. Yanınızda götürmek için merkezde yer alan Alishiro Fırın’dan beğendiğiniz ekmeklerden satın alabilirsiniz, internet üzerinden de satışı var.  (https://alishiro.com/) Bu arada Ali Kader Erol’un ortağı ile birlikte işlettiği Patiska Bağ Evi’nin kahvaltısında da bu ekmekleri tatma şansınız var.  


Ara sokaklarda yürürken şarap fabrikalarından yükselen koku ile yerel şaraplar çok cezbedici. Hepsinden deneyip dönüşte birkaç şişe zula yapmakta fayda var J Adanın en bilinen markaları Corvus, Yunatçılar, Talay ve Ataol.

Akşamları adanın merkezi çok hareketli. Onlarca meyhane arasında en popüler olanlar Battı Balık, Asmalı ve Cabalı ama bence sokak aralarında dolaşırken müzikleri ve mezeleri sizi cezbeden herhangi bir meyhaneye oturursanız ada keyfini yaşayabilirsiniz. Bizim denediğimiz Kapı 14 nispeten biraz daha sakin bir uçtaydı ve gayet lezzetli ve keyifliydi. Merkezin dışında limanda da çok sayıda restoran var. Buradaki tercihimiz ise Ayvalık’ta kaldığımız otelin sahibinin tavsiye ettiği Yakamoz Restorant oldu. Tam denizin kenarında, mis gibi ada havası... Sevgiliniz yanınızdaysa; meze, rakı, taze balık da varsa daha ne istenebilir ki!


Akşam yemeğinden sonra gidilmesi gereken tek mekan Bakkal Bar. Çınaraltı’nın önünden yürüyüp karşıya devam edince tam karşınıza çıkıyor. Müzikler, ışıklar tam o saatte ihtiyacınız olan ortamı sunuyor size, tek problem gittiğiniz döneme göre biraz fazla kalabalık olma ihtimali var.



Adanın diğer güzelliklerinden biri de Polente Feneri’ne doğru gidip rüzgar güllerine bakan bir yamaçtan güneşin batışını izlemek. Sevgilinizle bir şişe ada şarabını da yanınıza alırsanız tadına doyum olmaz.

Her gidenin neden bu kadar bayıldığını anlamak için adaya ayak basmanız yeterli, gerisi kendiliğinden geliyor zaten. Mevsimsel olarak sakin dönemlerine denk getirmek kaydıyla bizim için favori mekanlar arasındaki yerini aldı Bozacaada!

Wednesday, September 30, 2015

Ayvalık – Cunda

3 senedir gitmeye niyet etmemize rağmen hep son anda karar değiştirip bir anda kendimizi Kaş’ta bulmamız nedeniyle anca bu sene keşfedebildik Kuzey Ege taraflarını.  Ayvalık diyince ilk akla gelenler; zeytin ve zeytinyağı, soğuk deniz, Cunda ve Cunda kedileridir muhtemelen. Gerçekten de en huzurlu ve mutlu yaşayan canlılar kedilerdi; karınları tok, günün yarısından çoğunda uyuyorlar, uyanınca da adaki hareketli yaşama müdahil olup adanın keyfini çıkarıyorlar J



Konaklama olarak bizim tercihimiz Cunda yerine Ayvalık merkezde limana yakın bir otel seçimiydi ki 12 günlük tatilimizin en keyifli oteli oldu. Egesade Hotel Ayvalık’taki konumu itibariyle  hem Cunda hem de Sarımsaklı ve Badavut plajlarının ortasında bir yerde. Arabanız varsa otelin hemen yanında anlaşmalı otopark var, arabasız gittiyseniz de otelin önündeki ana caddeden sürekli geçen dolmuşlarla istediğiniz yere gidebilirsiniz. Otelin konumunun yanısıra personelinin ve otel sahibinin ilgisi, otelin dekorasyonu ve temizliği, kahvaltısı beklentimizi fazlasıyla karşıladı. Özellikle kahvaltıdaki lor peyniri ve reçeller, pazardan alınmış taze meyveler, türk kahvesi ikramı güne harika başlamanızı sağlıyor.





Kuzey Ege’de deniz diğer yerlere göre soğuk olduğu için gitmeden herkes “denizi buz gibidir!” dediği için kendimizi hazırlayıp gitmiştik ama belki havanın çok sıcak olması nedeniyle bize söylendiği kadar soğuk gelmedi. Ayvalık’ta denize girilecek iki tane plaj var, Sarımsaklı ve Badavut. Sarımsaklı’da oteller, otellerin plajları ve halk plajı mevcut. Biz daha sakin olan ve Sarımsaklı’dan hemen sonra gelen Badavut plajını tercih ettik. Burada da yan yana özel plaj işletmeleri var, hoşunuza giden birinde tüm günü geçirebilirsiniz.


Ayvalık’ta 1 günü de tekne turuna ayırırsanız çok güzel koyları gezebilirsiniz. Tekne turlarının da müzikli / çılgın eğlenceli (!) ve sakin versiyonları mevcut J Biz tabi ki en sakin tekneyi seçtik. Tekne turu düşünürseniz Sarımsaklı veya Cunda yerine Ayvalık limandaki teknelerden birini ayarlamanızda fayda var. Genel olarak Cunda’nın denizi temiz ve girilebilir değil ama adanın arka tarafında kalan Ortunç koyu tertemiz ve sakin. Tekne bu koya mutlaka uğruyor zaten ama bir günü de burada geçireyim derseniz kamp alanları vs. var koyda.


Cunda’da akşam olunca yapılması gereken tek şey onlarca meyhane arasından müzik ve meze olarak kendinize hitap eden bir yer bulmak. Liman tarafında yanyana dizilmiş çok sayıda mekan içerisinde en popüler olanlarından biri Bay Nihat Cunda. Biz içeri tarafları gezerken hoşumuza giden Atala’nte Yalço’nun Yeri’nde oturduk, mezeler güzel müzikler keyifliydi. Meyhane dışında başka alternatifler de var tabiki; özellikle şarap severler için Vino Şarap Evi müzikleri, ambiansı ve şarapları ile saatlerce oturulası bir mekan. Ada’nın bir başka ritüeli de Taş Kahve’de türk kahvesi içmek ve lokma tatlısı yemek olduğu için geceyi burada tamamlayabilirsiniz. J Cunda’da ayvalık tostu yiyecekseniz Liman’daki Dede’nin yeri tercih edilebilir ama bizim tercihimiz tavsiye üzerine gittiğimiz Ayvalık’taki Sultan Büfe oldu.




Ayvalık’taki bir diğer ritüel de Şeytan Sofrası’nda gün batımını izlemek. Güneş batmadan yarım saat önce yoğun araç trafiğini takip ederseniz sizi Şeytan Sofrası’na götürür zaten J
Meyhane denince herkesin aklına Cunda geliyor ama biz hayatımızda yediğimiz en lezzetli mezeleri Ayvalık’taki Tenekeciler Çarşısı’nda yer alan 20 yıllık işletme Tik Mustafa’nın yerinde yedik.  Biz de tavsiye üzerine gittiğimiz için bilmeyen birinin keşfetmesi zor bir yer ama bir kere gidince de keşke hep buraya gelseymişiz dedirtiyor. Rezervasyonsuz yer bulmak zor, o yüzden gitmeye niyet ederseniz mutlaka gündüzden yerinizi ayırtın. Özellikle Ankara ve İstanbul’da yüklü hesaplar ödemeye alışmış bizler için en büyük süprizi de hesap gelince yaşıyorsunuz J Ayvalık’taysanız mutlaka bir akşamı burada geçirmeli.





Son olarak da zeytin ve zeytinyağı alışverişi yapmak isteyenler için Özgün Zeytinciliği önerebilirim. Tatilde yanınızda taşımak istemezseniz kargoyla adresinize gönderiyorlar.
Badavut plajı, tertemiz denizi, sakinliği, meyhaneleri ve ara sokakları ile tekrar tekrar gidilesi Ayvalık...

Sunday, February 15, 2015

Adana

2010 yılında geçmişimize ait ne varsa uzakta bırakıp yerleştiğimiz bu şehir ön yargıları öyle güzel kırdı ki; 4 sene sonra “hadi başka şehre gidiyorsunuz” denildiğinde doğup büyüdüğümüz memleketimize tercih ettiğimiz bir yer oldu bizim için. Öyle ki yıllık izinlerde, hatta 2 günlük hafta sonu tatillerinde sürekli Adana’ya gidebilme fırsatlarını kovalıyoruz J Adana büyük şehirlerden biri olmakla birlikte insanı yoran, bunaltan bir yanı yok; İstanbul & Ankara gibi kargaşası, insan kalabalığı yok; hiçbir şeyden mahrum olmadığın gibi birçok güzelliğin de en yoğun yaşanabildiği yer. Tek problem Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarındaki normal ötesi sıcağı olabilir ama bunun tesellisi de Ocak ayında balkonda kahvaltı edebilmek ya da bütün ülke karlar altındayken Karataş – Harbiş’te deniz kenarında balık yiyebilmektir. Ben sıcak hava insanı olduğum için 40 derece sıcaklıkları tolere edebiliyorum ama 30 dereceyi görünce bayılan insanlara da saygım var J Neticede bütün şehir klima kuşatmasında olduğu için yazın kapalı alanlarda oturup dışarılarda çok dolaşmadıkça o kadar da sorun olmuyor.

Adana’da doğup büyüyenler dışında şehre çalışmak ya da okumak için sonradan gelip gitmek istemeyenlerin sayısı da oldukça fazla. Adana’ya ilk taşınacağımız dönemde “alıştıktan sonra ayrılmak istemeyeceksiniz” laflarını çok ciddiye almamıştım ta ki 2014 yılında kendimi aynı cümleleri başkalarına kurarken  bulana kadar J

Neden, niçin, nasıl? Şöyle ki:
 
  1. Kebap cenneti olduğu konusunda herkes hem fikir zaten. Şehre ilk gidişimde uçaktan iner inmez, daha havaalanından çıkmadan, kebap kokularının etrafı sardığını hatırlıyorum. Bu kendimi şartlamam sonucu bilinç altımın bana bir oyunu mu acaba diye düşünmüştüm hatta, ama sonra anladım ki bilinç altımla alakası yok, şehrin gerçeği bu J Özellikle pazar günleri piknik alanlarının Google Maps’tan görüntüsünü çok merak etmişimdir, gölün etrafı muhtemelen mangal dumanları altında olduğu için kuş bakışı görünen tek şey toz bulutudur! 
  2. Karasal iklimde büyümüş bir İç Anadolu insanın en büyük hayali su kenarı olan bir şehirde yaşamaktır. Adana hem baraj gölü hem de Yumurtalık ve Karataş olmak üzere denize kıyısı olan ilçeleri ile benim su görme ihtiyacımı fazlasıyla karşılıyor. Ayrıca otobandan maksimum 1 saatlik yolculukla Mersin Marina’ya gidip, deniz kenarında kahvaltı yapabilir veya akşam üstü denize karşı biranızı içebilirsiniz.
  3.  Ziyapaşa Caddesi’nde birçok kafe, restoran ve mağazalar arasında açık hava turu atılabilir. Bence en güzel kısmı da cadde ortasındaki palmiyeler :)
  4. Yeme – içme – eğlence anlamında fazlasıyla alternatif mekan var, hatta her gittiğimizde yeni açılan 2-3 tane güzel yer keşfediyoruz. O yüzden burada yazacağım mekanların güncelliğini yitirmesi an meselesi.
  5. Son birkaç yıldır Nisan ayının ilk haftasında Portakal Çiçeği Festivali düzenleniyor. Bahar mevsiminin başında turunç ağaçlarının çiçeklerinin açması ile bütün şehri serotinin etkisi olan muhteşem bir koku kaplıyor. Hem festival eğlencelerini görmek hem de bu kokuyu deneyimlemek için herkesin en az bir kere bu tarihte Adana’da olması gerekiyor.
  6. Şehrin genel havası “kollarını açıp bekleyen biri” gibi geliyor bana. Adana’ya gidip de kendini mutlu edecek en az bir şey yaşamadan dönüleceğini sanmıyorum.
  7. Coğrafi konum olarak Antep, Hatay, Mersin gibi şahane şehirlere yakın olması nedeniyle hafta sonları lezzet turları yapılabilir.

Favori mekanlarımı da kısaca yazayım ama yukarıda da belirttiğim gibi Adana çok dinamik bir yer, sıralamalar, tercihler hızla değişebiliyor:

Kebap için (bu arada bunlar tamamen kişisel tercihler, Adana’da 10 kişiye sorun 10’u da başka kebapçı tavsiye eder J):

*Kebapçı Adil (merkezdeki değil de Yüreğir tarafındaki şubesi). Bana göre adana kebabı (Adanaca söylersek “kıyması”) en lezzetli burada yapılıyor. Kendi yapım şalgamları da şahane.
 

*Koço. Fuzuli Caddesi’nde Merkez Parkı’nda karşısında. Adana’nın eski kebapçılarından, dekore edilen binasında tarihi bir hava var, ama asıl özelliği sokağa koyduğu masalarda servis yapması. Fonda mekan sahibinin tercihine göre çalan değişken müzikleri dinleyerek, sokak ortasında kebap yiyip rakı içebilirsiniz J

*Kebapçı Mesut. Adana’daki en salaş ve en lezzetli kebapçılardan biridir. Gittiğinizde birçok ünlünün fotoğrafını duvarlarda görürsünüz zaten.

*Ciğerci Bedo. Adından da anlaşılacağı üzere ciğeri popüler, 24 saat açık olması nedeniyle her daim kalabalıktır.

*Elem Restoran. Çukurova tarafındaki 2. şubesinde değil de Karataş yolundaki ilk şubesine gitmeli. Buranın muhteşem lezzetleri de kuyruk altı ve pastırmalı humus! Özellikle humusu yedikçe yiyesiniz geliyor.

*Bir de tantuni sevenler için Mersin menşeili olan Göksel Tantuni’ni şahanedir.

Cafe / Restorant:
*Bu alanda da yazılabilecek bolca mekan var ama bizim için HIMYM dizisindeki MacLaren’s Pub gibi olan, herkesin buluşma noktası Ziyapaşa MAKİ tek alternatif. Müzikleri, yemekleri, kokteylleri ve işletmesi şahane mekan. Son zamanlarda Sushi’yi de menüye ekleyip Maki Sushi adı altında harikalar yaratmaktadır, mutlaka denenmeli!

*Diğer önerilerim ise Ziyapaşa’da yer alan Cosecha (şarap mahzeni iddialı) ve The North Shield Pub (bahçesi keyifli) olabilir.

Hamburger - Sandviç:
*Kazım Büfe – Yengen, atom ve efsane muzlu süt
*Cozy Burger & Steak
*Tiko Burger
*Volkan Büfe – Biftek sandviç

Tatlı (şerbetli tatlılar):
*Köse
*Seç (Gaziantep markası. Özellikle katmeri denenmeli, kahvaltı niyetine :))

Park:
*Merkez Park (Sabancı Cami’nin de içerisinde yer aldığı devasa yeşillik)


*Bir diğeri de şehir merkezindeki Atatürk Parkı

Göl / Deniz kenarı:
*Karataş – Harbiş’de Balıkçı Selahattin Şaş. Görebileceğiniz en salaş ama konum olarak da en muhteşem manzaraya sahip balıkçılardan biri. Mekan sahibi kendisi tutuyormuş balıkları, artık gittiğiniz gün şansınıza ne gelirse J


*Yumurtalık’ta Mesut’un Yeri
*Göl kenarındaki mekanlar, sıkma ve gözleme

Şimdi bu yazıyı okuyanlar diyecek ki nereyi anlattın sen? J Doğrudur, Adana’nın benim üzerimdeki etkisi normalden biraz fazla, o yüzden herhangi bir yurtdışı gezi yazısından daha fazla heyecan duyuyorum söz konusu Adana olunca. Bitti sayılır, şimdilik... J

Bartın // Amasra

Batı Karadeniz’de yer alan şirin bir sahil kasabası. En güzel yanlarından biri Ankara’dan arabayla 3,5 saatte ulaşılabiliyor olması. Ankara – Amasra yolunda ağaçlar arasından geçen yolu tercih ederseniz daha gideceğiniz yere varmadan yeşile doyabilirsiniz.


Hava güneşli ve açıksa Ankara ve İstanbul’dan günü birlik akın eden bir kalabalık olabilir! Bana göre günü birlik gidip dönmek yerine 1 gece konaklanması lazım ki gezip görülecek yerler bittikten sonra keyifle balık yemek için yeterli vakit olsun. Amasra, Küçük Liman ve Büyük Liman olarak ayrılıyor. Ayrılıyor derken hepsi iç içe zaten J


Buraya gidiş amacımız kültür turundan ziyade; deniz havası almak, kafamızı dinlemek ve güzel balık yemekti. Tam beklentilerimizi karşılayan bir hafta sonu oldu.

Konaklama konusunda sıkıntı yaşanacağını sanmıyorum çünkü küçük küçük birçok pansiyon var. Eğer çok kalabalık bir dönemde gitmiyorsanız rahatça yer bulunabilir. Biz Küçük Liman tarafında Deniz Motel’de kaldık. Temiz, denize sıfır ve çok merkeziydi.

En taze balığı en güzel manzara eşliğinde yemek için tercihiniz Mustafa Amca’nın Yeri – Canlı Balık Restoran olmalı.



Kalan vakitte Çekiciler Çarşısı, Amasra Kalesi, Kilise ve Bedesten tarafları gezilebilir.


Havası, manzarası ve taze balıklarıyla hafta sonu için tam bir kaçış noktası Amasra.

Saturday, February 7, 2015

Las Vegas

Nevada’da yer alan kumar ve eğlence merkezi! Buranın aslında çöl olduğu düşünülünce şehrin büründüğü çehre inanılmaz geliyor insana.

Eğer gece uçuşuyla giderseniz uçak şehrin üzerine geldiğinde aşağıdan yansıyan ışıltı göz alıcı düzeyde. Bütün şehir ışıl ışıl ve 24 saat aynı enerjiyi hissediyorsunuz. Havaalanına iner inmez daha alandan çıkmadan slot makinalarına kendini kaptırmış yolcuları görmeniz mümkün J

Las Vegas’ta yapılacak temel aktivitelerin başında kumar oynamak geliyor tabi ki ama onun dışında tatil ve alışveriş için de ideal bir seçim. Eğer önceden bilet alıp ayarlarsanız dünyaca ünlü birçok gösteriyi de canlı izleyebilirsiniz. Bu gösteriler dışında Bellagio Otel’in önündeki dev havuzda gerçekleşen su ve ışık gösterisi ya da The Mirage’ın volkan showu otellerde yapılan ücretsiz gösteriler olup tüm ziyaretçiler tarafından izlenebilir.


Şehirde subtropik çöl iklimi hakim olduğu için mevsim olarak yazın çok sıcak dönemler yerine bahar ayları tercih edilebilir. Gerçi nem oranı düşük olduğu için yaz aylarında da hissedilen sıcaklık termometrede görünenden daha düşüktür diye tahmin ediyorum. Ben Aralık ayında gitmiştim ve hava gayet güzeldi. Ama bahar/yaz döneminde gidilirse gündüzleri havuz kenarında geçirip akşamları kumarhaneleri dolaşabilirsiniz.

Şehrin en önemli bulvarı; üzerinde birçok resort, otel, casino ve restoranların yer aldığı ve yaklaşık 7 km uzunluğundaki Las Vegas Strip. Bizim kaldığımız Treasure Island da bu alandaydı. Aslında Las Vegas Strip’te olduğu sürece hangi otelde kalındığının çok bir önemi yok çünkü otellerin altlarında yer alan kumarhanelerin hepsi koridorlar ile birbirine bağlı. Bütün gece aynı kumarhanede vakit geçirmek yerine yürüyerek veya metro ile birçok farklı casino gezilebilir. Kumarhaneler kendi havalandırma sistemleri ve sınırsız ikramları ile içerdekilerin uyumasını bir şekilde engellemiş oluyorlar ki akış devam etsin J


Oteller arasında gezerken Venedik, Paris vs. temalı ve bu şehirlerin en ünlü turistik detaylarını içeren otelleri de görmeniz mümkün.


Freemont St ise şehrin ikinci en meşhur sokağı olup downtowndaki kumarhaneler koridorunun merkezinde yer alıyor.

Alışveriş olarak tüm lüks markaların mağazaları var şehirde ama bunun yerine  daha mütavazi bir tur düşünüyorsanız Premium Outlet Center’ı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Onun dışında Las Vegas’ın hemen dışında yer alan Fashion Outlet ve Caesars Palace içindeki The Forum Shops da alışveriş için alternatif yerler.

Şehir ziyaretçilerine hem dinlenmek, hem eğlenmek, hem de şansınızı denemek için sınırsız alternatif sunuyor! 3-4 gün boyunca her şeyi unutup şehrin ışıklarında gezinebilirsiniz, neticede:

What happens in Vegas stays in Vegas!!! J